Manavgat Masaj Salonu Hizmeti

Manavgat Masaj Salonu

diken oldu. Rüyalar. Iyi mi da ıslak bir sabun gibi yitik gidiveriyordu. Bu şekilde düşünürken yatakta Manavgat Masaj Salonu Rüya mı görmüştü? Onu uyandıran neydi? Birden esen rüzgar yorganı havalandırdı ve tüyleri diken döndü. Oleg yoktu. Dirseklerinin üzerinde yükseldi ve çevreına bakındı. Çok geçmeden ayağa kalkmıştı. “Oleg!” Koşmaya başladı. Dalış havuzunun orada onu bulmuştu. Havuzun kenarında oturmuş, bir yerlerden gözünün ısırdığı bir çocukla sohbet ediyordu.

Derslik arkadaşı olmalıydı. “Anne!” Gözlerini kısarak annesine bakıyor ve gülümsüyor du. Rakel onu kolundan tuttu. Kolunu birazcık fazla sıkmıştı. “Bana söylemeden ortadan kaybolma demedim mi?” Oleg afallamış ve birazcık da utanmıştı. Arkadaşı geriye çekilmişti. Rakel Oleg’in kolunu bıraktı. Derin bir nefes alıp ufka doğru bakmaya başladı. Yukarı doğru giden bir rokete benzeyen beyaz bir bulut haricinde gökyüzü masmaviydi. “Saat hemen hemen beş. Hadi eve gidiyoruz, ” dedi. Sesi de sertti. “yiyecek vakti.” arabayla eve dönerlerken Oleg, Harry’nin gelip gelmeyeceğini sordu. Rakel başını hayır anlamında iki yana salladı. Smestad geçidinde yeşil yanmasını beklerlerken Rakel öne doğru eğilip buluta yeniden baktı. Oradaydı ama biraz daha yukarı çıkmıştı ve altında hafifçe bir grilik vardı.

Manavgat Masaj Salonu

Eve geldiklerinde kapıyı kilitlemeyi unutmadı. PAZARTESİ. RANDEVULAR. Roger Gjendem Sualtı’nın penceresinde durdu ve akvaryumun içinde kabarcıklar çıkaran suya baktı. Bir an için bir hayal gördü. Yedi yaşlarında bir çocuk hızlı ve telaşlı kulaçlarla, ürkü halinde ona doğru yüzüyordu. Sanki büyük kardeşi Roger bu dünyada onu kurtarabilecek tek kişiymiş benzer biçimde. Roger gülerek ona sesleniyordu. Ama Thomas suyun yeterince sığ olduğunun ve tek yapması ihtiyaç duyulan şeyin ayaklarını yere dercetmek

olduğunun farkında değildi. Bazı bazı Roger ufak kardeşine suyun üzerinde nasıl kalacağını öğrettiğini hatırlardı; fakat kardeşinin asıl bocaladığı yer su altı değil, karaydı. Bir süre Sualtı’nın girişinde oyalanarak gözlerini karanlığa alıştırmaya çalıştı. Barmenden başka içerideki tek kişi yarım bardak bira ve elinde bir sigara ile oturan kızıl saçlı kadındı. Roger merdivenlerden bir kat daha indi. Tek bir fert bile yoktu. Zemin kattaki barda beklemeye karar verdi. Barın ahşap döşemesinden çıkan gıcırtılara başını kaldıran kızıl saçlı kadının yüzü gölgeliydi fakat oturuşunda ve duruşunda bir güzellik vardı. Ya da eskiden öyleymiş gibi. Masasının yanında bir çanta asılıydı. O da belki birilerini bekliyor olmalıydı. Roger bir bira söyledi ve saatine baktı. Saat O5:OO’dan önce oraya varmamak için dışarıda birazcık turlamıştı. Çok istekli görünmek istemiyordu –